Merhaba Dünya Diyeli Bir Sene Oldu

hello world
Hello World diyeli 1 sene olduysa eğer 🙂 Kaynak: Pixabay

9 Kasım 2018, bu blogdaki ilk yazımı yayınlamıştım. Aradan bir sene geçti, hem de dolu dolu bir sene. Çekinerek yazmaya başladığım bu blogda epey yol aldım sanırım. Öğrendiklerim ve öğrendiklerimden paylaşmak istediğim konular da var. Şimdi biraz bu yolculuktan bahsetme sırası…

İlk Kararı Verdiğim Gün…

Ben bir blog açacağım kararını vermek pek de zor bir karar değil. Ama karar sebebi devam edebilmek için en büyük etken.

Benim işim baktığınızda basitçe okumak ve yazmak. Bunu kurumlar için belli bir alanda ve belli bir kalıpta yapmam gerekiyor. Bu sene böyle bir kariyerde 6. senemi doldurdum. Okumayı yazmayı hep severdim, bazen hayatımın belli dönemlerinde kişisel zevklerim için olmasa da işim için 6 senedir okuyorum ve yazıyorum.

Bir gün kendimi çok kötü hissettim. Yazmaktan keyif alamadığım, rahat yazamadığım bir döneme girmiştim. O dönem üretemedim. İşin kötüsü hala çok yazmak istiyordum, sadece kurallardan ve neyi yazmam gerekip neyi yazmamam gerektiğine yönelik kısıtlardan çok bunalmıştım.

Özgürce, dilediğim gibi yazmak ve üretmek istedim. Yazdığım okunmuş, okunmamış, beğenilmiş ya da beğenilmemiş düşünmeden… Zaten bu amaçla yazmaya başlasam devamı da gelmezdi, Analytics çok acımasız. İlk günlerde sayfa boş bir partiden ibaretti.

Bugün bu bunalmışlık hissi yok, sonrasında da olmadı. Ama benim kendi blogumu yazmama ilişkin motivasyonum düşmedi.

Sadece Yazıyorum

Faydalı gördüğüm, tecrübe ettiğim, öğrendiğim hoşuma giden şeyler yazmak istedim. Bir amaç uğruna yazmıyorum. Bazen güzel bir seyahat hakkında yazıyorum, bazen ise faydalı bir eğitim hakkında. Bu benim blogum ve bu sebepten dolayı benim tecrübelerimi içermeli.

Kariyerimden ayırıyorum, Linkedin’de postlarımı paylaşmıyorum mesela. Twitter’dan paylaşıyorum örneğin, orası daha özgür daha herkesin düşünce ifade ettiği bir platform. Kariyer hedefli yazmak istediğim bir konu olsa o konunun anahtar sözcüklerini içeren bir domain alırdım ve ona özel yazardım. Kariyerimle ismimi aşırı özdeşleştirmekten kaçınıyorum.

Sayfama daha çok bakılsın diye özel bir çabam olmadı. Yoast SEO kullanıp biraz SEO keyword’lere dikkat ettim, twitter’da paylaştım. Google Search Console ayarı yaptım, o kadar. Detaylı olarak SEO’ya ayıracak zamanım hiçbir zaman olmadı. Olsa keşke, o zaman büyük ihtimal SEO yapmayıp daha çok yazardım. Taslakta dünyaya merhaba demeyi bekleyen yazı ve fikir çok…

Motive Edenlere Ne Kadar Teşekkür Etsem Az…

Şu blog’u yazmaya başladığımdan beri çoğu zaman kendimi şanslı hissettim. Ailemin ve çevremdeki bir kaç arkadaşımın pozitif yaklaşımı hep güç oldu. En büyük destekçim eşim ve mutlu oluyorum “Sinem de blog yazıyor” demesinden.

Yorumların değeri paha biçilemez. Bazen soru sormak için yazan, bazen bir selam verip teşekkür eden oluyor. Hepsini okuyor ve cevap vermeye gayret ediyorum. Bu süreçte kusurum olduysa affola.

Siz içinizden geldiyse düşünmeden yazın, ben yazdığınız zaman çok mutlu oluyorum 🙂

Ah Şu Linç Kültürünü Ne Yapsak?

Bu soruyu çok sordum kendime. Şanslıyım ki bu bloga hep erişenler üreten ve öğrenmeye açık kişilerdi ya da beni üzen bir şey yazan olmadı. Eleştiriye açığım ancak linç kültüründen hep çekindim ve mümkün oldukça yazılarımda polemik yaratacak konulardan kaçındım.

Özellikle sosyal medyada gittikçe artan linç kültürünün eleştirisel bir değeri yok, sadece insanları üzmeye çalışmak ve nefret duygularını açığa çıkarmaktan ibaret. Faydasız yani!

Özellikle ilk aşamada maruz kalmamak güzel oldu. Bundan sonra da maruz kalsam üzülürüm ama motivasyonumu kaybetmem diye düşünüyorum.

Bu linç kültürünün bir parçasıysanız bu kültürden koşarak uzaklaşın. Mutsuz ediyor insanı. Biraz iyi hissetmeye odaklanmak gerek… Enerjinizi mutlu olmaya harcayın, mutsuz etmeye değil!

Pozitif Yazmaya Çalışıyorum

Çoğunlukla güzel şeyler yazmak istiyorum. Güzel deneyimler anlatmak, faydalı yorumlarda bulunmak istiyorum.

Ben İstanbul’da yaşıyorum ve İstanbul’u zor ve mutsuz bir şehir olarak görüyorum. 18 yaşımda geldim İstanbul’a ve o günden bugüne İstanbul ruhunu kaybetti. Eskiden o kadar renkli ve cıvıl cıvıl bir şehirdi ki, bu hali beni üzüyor. Artık insanları da daha mutsuz görüyorum. İstanbul’un gittikçe yaşanması daha da zorlaşmış bir şehir olarak görüyorum. İnsanların gittikçe daha öfkeli olduğunu görüyorum. Diyor ya Cüneyt Özdemir, İstanbul eğlencesini kaybetti diye… Doğru diyor.

15 milyonluk şehir nasıl bu hale geldi bilmiyorum, ama o 15 milyonun bir parçası olarak bu karamsarlık içinde pozitif hissetmeye çalışmak hepimizin yapması gereken. Ben de elimden geleni yapıyorum…

Bu Dünyada Üreten Herkese Yer Var

İşsizlik rakamları bu sene çok üzücü. İnsanların iş bulma umudunu kırıyor. Bunu çok iyi anlıyorum, çünkü yeni mezunken ben de 6 ay iş aradım. İyi okullar okumuşsunuz, iyi bir eğitim görmüşsünüz, iş bulamıyorsunuz. Hep insan kendini sorguluyor, sorun bende mi diyor. Bugün bu sıkıntıyı yaşayan çok gencimiz var…

İşsiz olduğum günlerde diyorlardı bana dinlen, tadını çıkar, bu günleri çok ararsın diye. Haksızdılar. Bana iş görüşmesine gitmekten, iş başvurusu yapmaktan ve dinlenip tadını çıkarmaktan daha iyi öneriler gelmemişti, ama benim daha iyi önerilere ihtiyacım vardı.

Bugün işsiz kalsam ne yapardım? Bu soru bugünün ekonomik koşullarında aklımdan çıkarmadığım bir soru. Kesin söyleyebileceğim; dinlenip tat çıkarmayacağım. Yeni şeyler öğrenirdim. Aklımda çok proje var onları yapardım. Yapıp ilgilenemediğim için nadasa bıraktığım uygulamam var. Blog’um var mesela ona çok tutunurdum, bana faydası olduğunu hissediyorum. Blog’um bana üreten herkese bu dünyada bir yer olduğunu hissettirdi çünkü. Bu sebepten ötürü üretmeye devam ederdim, para kazandırmasa bile. Bir gün belki para kazandırır ya da ben bir iş bulana kadar beni mutlu etmeye yardımcı olur.

Yazmak İstiyorsan Hemen Başla

Yazdığım için daha çok okuyorum. Yazdığım için daha üretmiş hissediyorum. Keyif alıyorum.

Kendi domain’inizi kurup kendi sitenizi yönetmek isterseniz bu işin maliyeti var ama ben buna para harcayamam derseniz blogspot gibi ücretsiz kendi blogunuzu yazabileceğiniz platformlar var.

Ürettikleriniz er ya da geç birikiyor ve ziyaretçi sayınız artıyor. Bir gün bunu reklamlar ve iş ortaklıklarıyla gelire çevirebilirsiniz. Hem para harcayıp hem bilgi birikimi sağlarken, “aman reklam koyarsam etraf ne der” diye düşünmenin anlamı yok. Emek verip para kazanmakta çekinilecek bir şey yok. Ben bugün bu konulara çok efor harcayamıyorum hem para verip hem zaman harcayan gruptanım 🙂 Zaten tam zamanlı da bir işim var, ama bir gün lazım olur ya da merak sararım, o zaman neden olmasın? Ufak tefek koydum bir şeyler ama uğraşmak gerek.

Enlerim, İlklerim, İstatistiklerim

İlk göz ağrım ve ilk yazım Kadın ve Teknoloji – She Leads Tech yazısı oldu. Hiç popüler bir yazım değil, belki de sonraki yazılara göre kalitesi de düşüktür. Ama ilk göz ağrım ve en özel yazı.

Kapsamlı ve içime en sinen yazılar topluluğu PMP Yazı Dizisi oldu. PMP süreci kendi içinde zor değil ama PMP sürecinin o kadar da zor olmadığını anlayana kadar olan süreç epey zordu. O kadar çok sürece yönelik kaynak baktım ki, onun yerine sınava bu kadar çalışsam full yapmıştım. Derledim topladım tüm süreci. Çok teşekkür eden oldu, kendi kariyerine yönelik soru soran oldu. Eksik olmayın.

En çok Moov yazısı okundu. Tabi, hedef kitlesi çok daha geniş. Normalde yazdığım yazıların çoğu çok daha dar alanda ve daha az kişiye hitap ediyor. Bu şekilde gördüğüm iyi uygulamaları da yazmaya devam edeceğim.

Özene bezene en çok uğraştığım yazı Google Asistan yazım oldu. Türkiye’ye yeni gelen bir teknolojiydi yazdığımda. Çok iyi öğrenmek ve çok iyi anlatmak lazımdı. Sayfalar dolusu not aldım ve bu konuyu tek yazıda toplamak için çok uğraştım. Kalitesi iyi bir yazı oldu.

Saydım kaç yazı oldu diye… Türkçe yazı 41 olmuş, İngilizce yazı 9. İngilizce yazılara da zaman ayırmak gerek, geri kaldılar. Tabi ana dilde yazmak kadar kolay olmuyor :). Bir senede tam zamanlı çalışırken 50 yazı güzel bir sayı bence, en azından büyüktür 0.

Son Söz

Pek çok yazımı bitirdiğim gibi bu yazıyı da son sözle bitiriyorum.

Söyleşi yapanım olmadığından kendi kendime söyleşi yapan bir yazı yazdım, ünsüzlük böyle bir şey 🙂 . Bu garip ünsüzün blog yazısını baştan sona okuduğunuz için teşekkürler.

Bence güzel bir yıldı ve iyi ki o ilk yazıyı yayınlamışım dünyaya merhaba demişim. Bana güç veren herkese ve her şeye çok minnettarım.

Daha yazacak çok yazı, anlatılacak çok hikaye var…