IELTS Sınavı – IELTS mi TOEFL mı?

IELTS vs TOEFL
IELTS vs TOEFL mı seçmeli? Sizce hangisi?

TOEFL’a hem lise döneminde hazırlık atlamak için, hem de üniversite döneminde yükseklisans yapabilmek için girdim. Tek seferde de istediğim sonucu elde edemedim. TOEFL için özellikle lise dönemindeyken bırakın interneti, youtube’u, çalışmak için kitap bile bulmak dertti. Bugün her imkan var ne güzel.

IELTS’e de bu imkanlar ve bolluklar içinde girdim. İstediğim sonucu ilk seferde elde etmemin en büyük sebepleri artık yaşımla gelen bilgi birikimi, farklı kaynaklara erişebilme imkanı. Bununla beraber ihtiyaçlarımı tespit ederek o alanlara yönelerek çalıştım.

Bugün ise hem TOEFL hem de IELTS seçeneği sunulmuş kişilere karar verme aşamasında bazı gözlemlediğim farkları anlatacağım. Teknoloji olarak TOEFL’da CBT ve IBT’ye IELTS’de CDT’ye girdim. Yani hep bilgisayarlı sınavlara girdim ve nispeten karşılaştırma yapabilirim.

IELTS ve TOEFL Genel Farklar

IELTS nispeten tek oturumda daha kısa bir sınav. Speaking kısmı sınavın kalanından ayrı bir zamanda alınıyor. Aynı gün alabilme tercihini de kullanabilirsiniz, farklı bir günde de girebilirsiniz. TOEFL’da ise Speaking sınavın bir parçası ve bilgisayara konuşuyorsunuz. Bunun yanında özellikle reading ve listening kısmı daha uzun sürüyor. Genel olarak tek oturumda TOEFL daha uzun süren bir sınavdı. İki testi de speaking dahil olarak düşünürsek IELTS yaklaşık 3 saat, TOEFL ise 1 Ağustos 2019 itibari ile kısaltılmış versiyonuyla 3 saat (eskiden 3,5-4 saatti). TOEFL’da Listening sonrası belirlenmiş 10 dakika mola varken, IELTS’te mola ihtiyacını sınav sırasında sadece size izin verilen zaman aralığında gerçekleştirebiliyorsunuz (mola ihtiyacınız varsa en uygun zaman dilimi reading oluyor).

BölümIELTS (Kaynak)TOEFL (Kaynak)
Listening30 dakika (PBT için +10dk)41-57 dakika
Reading60 dakika54-72 dakika
Speaking11-14 dakika17 dakika
Writing60 dakika50 dakika

IELTS’in reading ve listening’de puanlama mantığı oldukça düz. Yaptığınız soru sayısına göre ölçüm yapılıyor. TOEFL için ise farklı bir rivayet var. İlk sorularda yaptığınız hatalar size daha kolay sorular sorulmasına sebep oluyor ve daha az puan alabiliyorsunuz. Ancak hatayı sonlarında yaptıysanız yüksek puan alabiliyorsunuz. Bu bir şehir efsanesi mi yoksa gerçek mi tam bilinmiyor. Ancak rivayet olmayan kesin bir konu var. O da TOEFL’ın anket amaçlı, değerlendirilmeyen ek bir section getirdiği. Bu bazen reading’e bazen listening’e denk geliyor. Reading’e denk geldiğinde benim motivasyonum çok kırılıyordu, çünkü readingler o dönemde oldukça uzun geliyordu.

Sınav Ortamı

İkisinde de test merkezinde sınava giriyorsunuz. TOEFL sınavında bir avantaj var. Tüm sınav boyunca size ek olarak dış sesten izole olmanız için ayrıca kulaklık veriliyor. Bu oldukça faydalı, çünkü başka kişilerin klavye sesinden ya da bilgisayara konuşmasından minimumda etkileniyorsunuz. IELTS’te ise Listening’den sonra kulaklıklarınızı çıkarmanız ve tekrar takmamanız isteniyor.

IELTS’in güçlü bir yönü ise herkesin sınava, tüm sectionlara aynı anda başlaması. TOEFL’da sizi odaya birer birer alıyorlar. Sizin sınavınız başladığı sırada birileri odaya girmeye devam ediyor. Siz reading’e devam ederken birileri listening’e başlayabiliyor. Siz listening yaparken, birileri konuşma yapıyor. Ben bu konsepti aşırı yadırgamadım sınavda, ancak sırf bu sebepten rahatsız olup IELTS tercih edenler oluyor.

Test merkezinin bana hissettirdiği his açısından gözden geçirmek gerekirse, lisede TOEFL maceramın kötü geçmesinin sebeplerinden biri belki İzmir’deki Amerikan Kültür Merkezi’ydi. Disiplinli olmaları güzel, ama fazla sertti ve beni rahatsız etmişti. İstanbul’da TOEFL’a ve IELTS’e girdiğim diğer kurumlar da disiplinliydi, ancak naziklerdi. Hatta PMP sınavında da test merkezinde girdim ve orada da bir rahatsızlık yaşamadım. Sonuç olarak test merkezinde üslup olarak nahoş bir tecrübe yaşadıysanız, sınavı değil, test merkezinizi değiştirin.

Listening

Listening’de TOEFL’da herhangi bir dinleme testi çözüyor gibisiniz. Önce dinleyip sonra soruları çözüyorsunuz. Listening kısmı oldukça sıradan. Önemli olan bütünü ve gerekli önemli kısımları kavramak.

IELTS’in Listening kısmı hızlı ve multitasking gerektiriyor. Dinlemeye başlamadan önce soruları okumanız gerekiyor. Ardından bir yandan dinleyip, bir yandan önünüzdeki sorunun cevabını arıyorsunuz ve bulduğunuz anda yazmanız ve bir sonraki adıma geçmeniz gerekli. Eğer kazayla sorunun cevabını kaçırdınız ve hala o sorunun cevabını konuşma sırasında bulmaya çalışıyorsanız geçmiş olsun. Bu sebeple bir sonraki sorunun da cevabını takip ediyorsunuz. Bu tempoda testi çözmeye çalışırken bütünü kavrayıp kavramamanız çok önemli değil.

IELTS’in bir diğer zorluğu ise boşluk doldurma kısımları. TOEFL’da listening kısmında hiçbir zaman bir ya da birkaç kelime yazmanız beklenmez. İşaretleme, eşleştirme vb. çoktan seçenekli opsiyonlarınız bulunur. IELTS’te boşluk doldurma genel olarak zorlayıcı. Telefon numarası, posta kodu vb. şeyleri hatasız yazmanız, kelimeleri yazarken typo yapmamanız, en fazla kaç kelime ve kaç sayı yazabilirsiniz bunlara dikkat etmeniz gerekiyor.

IELTS’e girmeniz gerekiyorsa ve bu Listening kısmı bilgisayarda gerçekleştirmek için zor geldiyse, PBT adı altında paper based test’inin de bulunduğunu söyleyebilirim. Bu yazının sonunda hangisini seçmeniz gerektiği ile ilgili bilgiyi de linke tıklayarak gözden geçirebilirsiniz.

TOEFL’ın bir dezavantajı da konsantrasyonun önemli olduğu listening bölümünün reading’den sonra gelmesi ve süresi. IELTS’te 30 dakikada listening kısmını bitirirken, listening’de anketli kısma denk geldiyseniz süre 90 dakika oluyordu (şimdi 72 dakika).

Bununla beraber Listening’de Band 9 seviyesi puan aldım, yani 40 soruda en fazla 1 yanlışım vardı. Fakat TOEFL’da bu kadar yüksek puanlar alamıyordum. Girdiğim dönemki İngilizce bilgimin etkisi de vardır belki de gerçekten TOEFL’daki sorular zordu.

Reading

Reading’de IELTS’in General Training sınavına girdiğim için sınav zorluğu açısından karşılaştırma yapmak zor. Ancak çalışmak için yaptığım sınavlarda 30-35 dakikada sınavı tamamlıyordum. IELTS sınavında da zamanı geniş kullandım, tüm soruları ve yazıları 2 kez okudum.

TOEFL’da da genelde Reading puanlarım diğer kısımlara nispeten iyi geliyordu. Master öncesi bu sınavlara girdiğim için İngilizce bilgim daha kötüydü, ancak 30 üzerinden 25 gibi puanları Reading’de gördüm. Reading’ler çok zor değildi, ancak uzundu ve özellikle anket Reading’de denk geldiyse tam bitti derken hayal kırıklığı yaşıyordum. IELTS’teki gibi maalesef hızlı tamamlayamıyordum, ancak kontrol etmek için sürem kalıyordu.

Speaking

Makinaya konuşmak mı, insanla konuşmak mı? Vermeniz gereken en önemli karar bu. Çünkü bu karar speaking’de temel belirleyici.

Ben makina karşısında kendimi duvara konuşuyor gibi hissediyorum, kendi kendi kendime konuşamam derseniz TOEFL’dan rahatsız olabilirsiniz. Ancak evde bilgisayarınıza karşı pratik yaparak çözebileceğiniz bir konu olduğunu düşünüyorum. TOEFL’a girerken bu konuda hiç rahatsızlık çekmedim, sadece bugün daha iyi İngilizce konuşuyorum, o zamanlar hem kelime dağarcığı hem de akıcı konuşma konusunda daha eksiktim.

İnsana karşı konuşmakta endişeniz varsa eğer, TOEFL daha uygun. Bunun sebepleri farklı olabilir. Genel bir sosyal fobiniz olabilir, tanımadığınız insanlarla zor konuşabilirsiniz. Ezberlemeye yönelik ve katılımcı olmayan bir eğitim sistemine maruz kalıp İngilizce öğrendiyseniz bu sebepten de sorun yaşayabilirsiniz. Ya da mükemmel konuşma baskısı hissediyor olabilirsiniz. Türkiye’de çok yaygın bir durum, çünkü hala toplumda İngilizce’nin iletişim kurabilmek için öğrenilmesi gerektiğinin farkındalığı çok düşük. İngilizce, iş bulmak ya da sosyal statü için checklist’te bir madde olarak görülüyor. Bu tür sorunları bir günde çözemezsiniz ama mutlaka çözebilirsiniz. Bugün Cambly ve Verbling gibi uygulamalar kullanarak evinizden bile kendinizi geliştirebilirsiniz.

Benim IELTS’te endişem karşımdakinin tavrı ve üslubunun benim performansımı etkileme ihtimali üzerineydi. Sınavda bu konuda bir sorun yaşamadım, aksine görüşme yaptığım hoca bana gayet pozitif hissettirdi ve konuşurken çok rahattım.

IELTS’in TOEFL’a göre bir zorluğu da follow-up sorular. Siz cevap verdikçe o soruyla ilgili soru sormaya devam edebiliyorlar. TOEFL’daki gibi her soru için düşünme ve not alma süreniz yok. Hazır cevap olmanız, sorulan herhangi bir soruya cevap verebilmeniz gerekli.

Konu olarak ikisinde de gündelik konular hakkında konuşuyorsunuz. İkisinin de çıkan, çıkmış, çıkabilecek soru listesi her yerde var. Ben üniversitedeyken bile vardı TOEFL için, düşünün yıl 2009. Şimdi tüm internet bu bilgilerle dolu. Çalışınca ikisi de yapılır.

Writing

TOEFL’da da IELTS’de de 2 kısımdan oluşuyor. IELTS General, Academic ve TOEFL’da Part 2’ler hep aynı, konular da benzer. Part 1’lerde beklenen yazının stili ve soru formatı açısından farklılıklar var.

İnanın TOEFL’da 3 saatlik maratonun ardından başlayan Writing macerasını o kadar net hatırlamıyorum. İki kısım olduğunu bile unutmuştum. Ne zaman ki IELTS çalışırken Part 2 kısmını gözden geçirdim, o zaman dedim TOEFL’da da aynıydı.

Writing’de soru stillerinin farklı olması da büyük bir zorluk değil. Genel olarak iki sınavın da formatını çalışıp çözebiliyorsunuz. Genel olarak beklentiler de hep aynı. Bir fikri bir kaç ana maddeyle desteklemek, o ana maddeleri örneklerle desteklemek, mantıksal akış sağlamak, gramer hataları yapmamak, kompleks ve farklı formatta ya da zaman kipinde cümleler kullanmak, farklı ve sofistike sözcükleri yerinde kullanabilmek, cümleleri linking words’lerle bağlamak, kelime sınırlarına uyum sağlamak.

Bence TOEFL ve IELTS seçiminizi yaparken Writing’deki içerik ve sınav zorluğu seçiminizi etkilemeyecek. Ancak eğer el yazısıyla daha rahat yazabiliyorsanız, klavye karşısında ilham kaybı yaşıyorsanız seçiminiz IELTS olur. IELTS PBT sınavını bu durumda tercih edebilirsiniz.

TOEFL mı IELTS mi? Ben Neyi Seçerdim?

Zamanında bu seçimi yapma şansım olmuştu. Lisede TOEFL’a girmiş ve TOEFL skorum sonucu üniversitede hazırlık atlamıştım. Üniversitede ise yükseklisans için İngiltere’ye başvuru yapacaktım. İki farklı seçeneğim vardı, IELTS Academic ya da TOEFL. Bildiğim sınav bilmediğimden iyidir diyerek TOEFL’ı tercih ettim. Sınav formatı olarak lisede CBT’ye girmiştim ve bu sınavda Speaking yerine gramer vardı, ancak kalanı aynıydı.

Bugün başka bir sebepten dolayı IELTS’e girmiş durumdayım ve o bilmediğim sınavı da tecrübe ettim. Sınav formatına alışmak için (özellikle Listening’de) ekstra bir efor sarf etmem gerekti, ancak gerekli çalışma yapıldıktan sonra IELTS’i daha az yıpratıcı ve daha yapılabilir bir sınav olarak gördüm. Bugün hangisini seçerdin diye sorsalar IELTS derdim.

Bonus: IELTS ve TOEFL İngilizce Ölçer mi?

Şu tartışmaya artık son verelim. IELTS ve TOEFL üzerinde sürekli bir eleştiri var. Bu sınavlar aslında ticari amaçlı ve dil yetkinliğin ölçmüyor gibi eleştiriler mevcut.

IELTS, TOEFL gibi dünyada farklı yetkinlikleri ölçen pek çok sınav var. Hepsi de belli bir miktar para talep ediyor, hatta bu sınavların özel yetkinlikleri sertifikalamak için girilen sınavlara göre çok daha ucuz olduğunu söylemem gerekir. Neden bu kadar para harcamak gerekiyor? Bu kurumlar size bu testi hazırlamak için ciddi bir hazırlık yapıyor. Farklı soru setleri oluşturuyorlar ve bu soru setlerinin zorluğunu da her adaya adil olabilmek için dengelemeye çalışıyorlar. Test merkezleri barındırıyorlar ve bu merkezlerin de kira, iklimlendirme, bakım, ekipman, personel, personel eğitimleri gibi giderleri oluyor. Test merkezinde kontenjan sınırlı ve az tutuluyor. Bir sınıfa 50 kişi dolduramıyorsunuz, 10-15 kişi en fazla. Ardından siz teste giriyorsunuz ve sizin test sonucunuzu değerlendiren kişilerin ve kullanılan teknolojilerin maliyeti var. Test sonuçlarını size ve kurumlara gönderiyorlar. Daha sayamayacağım pek çok maliyet var. Bununla beraber talep sağlamak için reklam, müşteri hizmetleri, web siteleri gibi pek çok giderleri var. Karşılığında da sizlerden bir ücret alıyorlar, az mı çok mu tartışmaya her zaman açıktır ancak tüm bu hizmetin bir bedeli var.

İkinci olarak TOEFL ve IELTS hakkında İngilizce ölçüp ölçmediğine yönelik çok tartışma görüyorum. İlkokuldan lise sona kadar tüm öğrendiklerimizi ÖSS adı altında 195 dakikaya (benim dönemimde 195ti) sığdıran bir sistemin çocukları olarak 3-4 saatte bir konudaki bilgimizin bir sınavla ölçülmesine alışkın olmalıyız. Maalesef sistem bu şekilde. Belli bir süre içinde sizi belli kalıplara sokarak bilginizi ölçüyorlar. İzlediğiniz bütün filmleri anlamanızla bu testlerde Listening testi çözmeniz arasında fark var. Günlük hayatta çok iyi konuşmanız, bu sınavların Speaking kısmında iyi puan alacağınız anlamına gelmiyor. Writing’de hangi kalıpta yazacağınız konularda net kurallar var. Ancak gerek TOEFL gerek IELTS değerlendirme kriterlerini açıkça söylüyor. Bu sınav sistemlerine ait eğitimlerde de bu kriterlere uygun olarak size eğitim veriliyor. Bu sınavlar sizi bu kalıplara sokmak zorunda, çünkü bu kalıplar içerisinde tüm sınava giren insanları adil notlandırabiliyorlar. Bu adil notlandırabilme bu firmaları güvenilir kılıyor. Hiç araştırma yapmadan, hiç deneme testi çözmeden, hiç bu değerlendirme kriterlerini incelemeden sınava girdiyseniz düşük puan almanız ve bu sınav sistemine tepki duymanız normal. Evet kalıplara girmeniz keyifli değil, ancak çalıştığınızda bu kalıplar içinde ölçümün adil olduğunu görmeye başlıyorsunuz.

Şeytanın avukatlığını da bu vesileyle yapmış bulunduk 🙂 .

Son Söz

Umuyorum bu yazı TOEFL mı IELTS mi sorusuna biraz ışık tutmuştur. Faydalı olmasını umuyorum. Eğer IELTS konularıyla ilgileniyorsanız IELTS sınavı tecrübelerimle ilgili yazı dizisini okumanızı öneririm.

Hangi sınavı tercih ederseniz edin, sistemli çalışmak bunun altın anahtarı. Sınavlarınızda başarılar dilerim.